bugün

entry'ler (163)

agaclar net

çok güzel bir site. çok faydalı şeyler öğrenebilirsiniz fakât forum bölümü sıkıntılı ve kontrolsüz. pek çok iyi niyetli ve profesyonel bilgi sahibi dışında; sinir bozukluklarını, ruhi hastalıklarını başkalarının üzerine döken ve sırf bunun için oradaymış gibi duran insanlar var. küstah ve hattâ terbiyesizler. tosladınız mı yandınız. bazıları admin hattâ!çok şaşırtıcı. kontrol edilmesi gerekenler kontrolün başında. örnek: her türlü ah canım vah canımlı geyik, yersiz gereksiz fotoğraflar, lüzumsuz yinelemeler, sayfalarca saçmalık oluştururken. insanların küçücük bir bilgiye erişmesine engel olup, beş yüz sayfanın içinde kaybolmasına sebep olurken. bir insan; hiç üzerinde durulmamış ve durulması elzem bir soru sorduğunda bu manyaklardan birine denk geldi mi ki epeyce varlar. envai çeşit fırça yiyip oturuyor. sinirleri bozulup, yürek kalkkını yaşadığından; bağını bahçesini satıp savan, saksısını balkon zeminine çalıp parçalayan vardır yemin ederim. o derece!.

haydar yılmaz

ürettiği küçük küçük paketlerdeki toz mayalar satılsın diye binlerce yıllık kadim geleneklere doğru değil diyen kişi.
meselâ; yüzyıllar içinden süzülüp gelmiş, aslını bulmadığın sürece yeniden üretemiyeceğin kefir tanelerini kötüler, kendi sattığı toz mayanın daha sağlıklı olduğunu söyler.
bütün yoğurt mayalama yöntemlerini kötüler. hep patojen falan kaparmış bunlar. en sağlıklısı toz mayalarmış.
bu söylemlerini onlarca farklı yerden söyler ya da söyletir ki farklı farklı insanlar hep aynı görüşü savunuyor sanalım.
bir de birden fazla maya markasıyla piyasada ki başkaları da bu işi yapıyormuş gibi gözüksün.
bir de şimdilerde tüketilmesini doğru bulmadığını söylediği plastik şişelerde satılan kefirleri de vaktinde bu şahıs üretmiş.
böyleyken böyle.

sevda kuşun kanadında

Muhteşem ötesi bir şarkıdır.
Şimdilerde televizyon dizisi ismi olmuş ve şarkı dizi için kullanılmakta. Buna üzülen insan sayısı çok. Ben de dahil.
Dizi için de siyasi yanlı olduğu ve vasat da bir iş olduğu söyleniyor.
Merak edip izledim; Evet yanlı ama göze sokarcasına değil. Oyuncu yönetimi ve oluşturulmuş karakterler güzel. Çekim teknikleri açısından sıkıntılar var lakin yönetmeni değişmiş.
Büyük prodüksiyonlara yakışmayan cinsten şeyler, evet.
O değil de konu altmış sekiz ile yetmiş iki arasında geçiyor. Evler, objeler, eşyalar, çok mekan seksenlere ait. Ben de buna takıldım. Tövbeler olsun.

altın güvercin şarkı yarışması

Kuşadası belediye yönetimlerinin adaya fayda düşünmeden, suya sabuna dokunmadan, devrini kapatıp kapatıp gitmesi hasebiyle boynu bükük kalmış eski ve köklü bir şarkı yarışmasıdır.
Oysa yirmi yıl bir zaman içinden süzülüp gelen bu yarışma giderek büyümeli ve tüm dünyanın gözünü Kuşadası'na çevirmeyi başarabilmeliydi. Dünyanın önemsediğı şehirler arasına Kuşadası'nı da katabilmeliydi. Bu ve benzeri diğer gelişme sebeplerini umursamayanlar, zerrece estetik kaygısı olmayanlar, adanın rant elinde eziyet görmesine, çarpık yapılaşmayla yok olup gitmesine sebep olmuşlardır. Çocukluğumda katılmayı çok arzu ettiğim, o hevesle besteler yapmaya çalıştığım kadim yarışma.

kuşadası veteriner kliniği

'Kuşadası veteriner kliniği' yüzünden bu gün saatlerce ağladım. Hiç iyi hissetmiyorum.
Bacağı kırık zannıyla bir sokak kedisini şifa bulsun diye götürdüğümüz klinikte şaşkınlıktan konuşmayı bile beceremedim.
Önce bırakın gidin iki saat sonra arayın, hekim ameliyatta dediler. Kıyamaya kıyamaya taşıma kabının içinde bıraktım garibi. iki saat sonra aradık, beklemekten sıkılırsınız ameliyata alacağız dediler.
E kırık zor tabi diye düşündük ama yine de bir yarım saat sonra gittik. Zaten işini gücünü bırakıp orda burda sürünmek hiç eğlenceli değil.
Yukardan bir erkek geldi, kısırlaştıracağız da onu dedi. Bunu istemediğimi, hayvancağızın kulağının kesilmesinden rahatsızlık duyacağımı söyledim.
Bunları konuşurken, hiç bir şey demeden çıktı beyefendi yukarı. Sanırım Nevzat Yıldızlı idi kendisi. Sanırım diyorum, normal şartlar içinde bir tanışma ve konuşma olmadı.
Arkasından baktık, bekledik.
Epey süre sonra indi. Nesi varmış, nolmuş diye sorduk; bir şeyi yokmuş, incinme olsa gerek dedi. Kafasındaki yarayı da bacağını da umursamadı; kavgadandır dedi.
Derken taşıma kutusunu bir hanım indirdi ve bir merhaba bile demeden koydu gitti.
Kalkıp baktığım da ne görsem beğenirsiniz? Hayvan baygın, kan revan içinde, kulağının yarısı kesilmiş yatıyor.
Müsademiz olmamasına rağmen yapmış yapacağını ve bir
de bize bir kağıt imzalattı. Ee sokak kedisi değil mi ne olacak gibi laflar etti.
Çok şaşkınım, üzgünüm. Şifa bulsun diye götürdüğüm yavru işkence gördü.
Kendi halinde koşup oynayan hayvanı perişan ettim diye vicdan azabından öleceğim.
Allah'ın yarattığı dünya güzeli bir canı, sakatlamaya kimin hakkı var? Nasıl olabilir?
Kulağı hep öyle kalacak. Kimseye güzel görünmeyecek artık. Sakat, tiksinilen bir canlı! !
Kimin hakkı var sapasağlam bir canlıyı sakatlayıp çirkinleştirmeye?
Saatlerce küçücük kutuda bekledi, bayıltıldı ve orası burası kesildi. insan elinde oyuncak oldu ve dahası nasıl korktu kimbilir!
Şifa bulmaya gitti, hasta oldu yatıyor şimdi. Yarın almaya gideceğiz.
Peki bizim gördüğümüz muamele, saygısızlık? Onu hiç karıştırmayalım o can orada perişanken.
Ağlamaktan gözlerim ağrıyor. Ben de hastayım. Kardeşim de ağrı kesici zehirlenmesi olabilir. Baş ağrısından ölecek.
Peki niçin bütün bunlar?
Neden?
Bir de çok iyi hekimdir, çok iyi insandır diye methiyeler düzülen bir adama gittik!
Ahh canım, küçük, sarı kedi :'(

koray avcı

allahım şarkı bu kadar mı kötü söylenir?! tahammülü imkânsız! bir de sözleri yanlış söylüyor, kâbus gibi.. hamdi alkan yönetmenliğindeki bir dizide de 'sen benden gittin gideli' söyleyememiş. yönetmene bu şarkı seçimi yakışmadı. tekrar ederse diziyi terkedeceğim. ona buna yok detone, onu bunu diyenler, buna nasıl tahammül ediyor yahu!!! ?

hastane enfeksiyonu

tüm bilimsel açıklamaların ötesinde kişisel bir paranoyak görüşüm var benim bu konuda; bence bu enfeksiyon, helalardan kaynaklı. ortak kullanılan bu helalar aşırı pis. ve bu pis yerlere dakikada on kişi girip çıkıyor. sürekli ıslak bu yerlerde her türlü mikroorganizma ürer. böyle giderse değil enfeksiyon, küçük hela canavarcıklarıyla karşılaşabiliriz. her yer ıslak ve dışkıya bulanmış ıslaklık. ardarda çekilen sifonlarda cabası. değil hacet gidermeye el yıkamaya bile girilmez buralara. lâkin yatan hasta mecbur giriyor. açık yaralarıyla, yaraya takılmış direnlerle, güçsüzlükten oraya buraya tutuna yaslana giriyor. bırak hastayı, sağlıklı bireyler bile o helalardan birine girecek olursa azami dikkât etsin. mümkünse girmesin. yatan hastaya da tavsiyem; kimseye vermediği kişisel sabunu olması ve hiç bir yere dokunmaması.

sabah uykum

vah vah buna kitap diyenler var.

içi cam dışı pet şişe

Petin içine çok yüksek sıcaklıkta ve çok çok kısa bir sürede yani dış kaplama olacak plastiģin erimesine ve etkilenmesine müsaade etmeyecek kadar kısa bir sürede cam buharı üflenmesiyle oluyormuş ki bu cam bir kağıdın atmıştı biri mi neymiş! öyle bişeyler.

gökten melek inip tayyip hırsız dese olacaklar

sözlüğün boş işlerle meşgul olduğunun resmi gibi başlık. aslan gibi çalışmaya, öğrenmeye, üretmeye ve sağlam bir muhalefet çıkartmaya, yarattığı oluşumlarla iktidarı zorlamaya zerre kafa yormayan geyikçi gençlik vehameti. aradığın kan, damarlarındaydı ama noldu ki hırsızlar mı yedi? melekler bu işe ne dedi? (!)

melemen

bir yumurta yemeğidir melemen. melemekten gelir. kuzu gibi meleyen aç çocuklarına melemen diyen bir annenin çabukça uydurduğu bir yemek olduğu söylenir. menemen ise izmir'in bir ilçesi.
tdk'ya gelince, ben artık eskisi gibi her şeyi doğru söylediğine inanamıyorum pek. mesela; bağırsak. sindirim organımız olarak tarifleniyor. oysa bağırsak bağırmaktan gelir. yani örn; avaz avaz bağırsak. organ olanın adı ise barsak. gel de inan şimdi bu tdk'ya.

özçekim

özçekim!?
bana yer çekimi gibi, öze doğru çekilmek gibi şeyleri hatırlatıyor. atom çekirdeği ve ağırlığı mesela. öz'ün küçüldükçe ağırlaşması.
bir başkası da der ki; arının çiçek özü emmesini yani çekmesini hatırlatıyor. v.s. uzar gider ve yardım almadan, kendini fotoğraflamanın adı bu olmamalı gibi sanki! ?
bu nevi önerilerin içinden, bir bilgisayar tuttu zannımca.

fotoğraf çektirirken dudaklarını öne çıkaran kız

allahım, bu nedir? akıl sağlığım gidiyor !. bunun bir de tavsiye etmek hasebiyle yazılmış blok yazısı varmış! * * meğer tavsiye üzerine öyle yapıyormuş garipler !. *
http://www.vitringez.com/...r-cekerken-neler-giyilir/

unfaithful

dizi şeysiymiş. eğer, bozoklu kendi söylediyse; muhteşem ötesi üstesinden gelmiş bu işin.
kendisiyle aramda negatif bir şey var, sevemedim gitti idi, ilk kez takdir ettim eğer öyleyse.
tip üzerinden çok iyi taklitler, müthiş tiplemeler çıkaran çok oyuncu var ama ses ve söyleyişle bence ilk. ata demirer bile bu kadarını yapamamıştı..
sıradan bir yaz dizisi olma ihtimali yüksek bir işin reklamı için fazla iyi, tabi sırf şarkı söyleyebilen birinin söylemiş olmasından iyi, o da dediğimiz gibi ayrı..
ama ben bu kadını yinede itici buluyorum, hele o piliç reklamı yok mu!. *

aklı suratına yapışık olanlar

seren serengil, saba tümer falan, öyle işte..

ingiliz kraliçesinin kuğusunu yiyen türk

eğlence olsun diye üretilmiş feyk haber sanki. *

güneş kremi

evet, faydası kat-i dir, lakin faydası ne kadar büyük ise güneşin zararlarına karşı, içindeki ağır, kanserojen kimyasallarla yarattığı zarar da bir o kadar büyük ve kat-i dir...
fazla kimyasal barındırmayanlarını tercih etmek ve yahut da çinko oksit temin ederek kendimizce yapmak da fayda var. net. üzerinde bile çeşitli tariflere ulaşılabilinir.
canan karatay der ki; "zeytinyağı yeter bu iş için"!
saraçoğlu ise; "avakodoyu iyice ezip krem kıvamına getirin, iyi bir güneş koruyucu olur" dedi geçen bir yerlerde.
v.s.
çok yönlü düşünüp, hareket etmek önemli. yıllarca, yaz kış kullandım açık tenli olduğum için. hem de yaptığı sivilceleri umursamadan. iyi olduğuna o denli inandırmışlar bizi. iman etmişim caymadım onca yıl. çook pişmanım. valla bak. artık iki yıldır falan, susam yağı gibi doğal şeylerle idare ediyorum..
ilgi çoğaldıkca doğal malzemelerin keşfi de daha kolay olacaktır...

lastik yakmak

yeryüzüne ağır kanserojen salma eylemi bir yandan da. üstelik safdillerim bu zehiri ilk kendileri soluyor...

yaz okuluna kalmayan mühendis

kaldığı ders yotur...
varsa da bir ya da ikidir. harika bir yazı okulda geçirip, bir de üste para vereceğine miss gibi tatile gider, yazlığa gider, pisklet biner, motorla gezer, balık avlar, envayi çeşit kitap okur, akrabalarını ziyarete gider, köyleri dağları keşfeder, hayatına yeni şeyler katacak ekstra bir kursa gider, parası yoksa da bir işe girer ve yeni okul dönemi için harçlığını biriktirir v.s.
ne bu güzelim yaşlar ne bu şahane yazlar geri verilmeyecek diye düşünür, verimini alır, tadını çıkarır...

arseni tarkovski

ve biz benzeriz analarımıza babalarımıza
onlar oluruz geçen zamanda hızla
dünyamız babamız
evimiz anamız kadardır
çoğumuz aşamaz bu sarmalı
yazgı gibidir üzerimizde gölgeleri
aşanları selam ile yolculasak da
tarkovski'nin oğlu tarkovski
ali'nin oğlu veli işte be usta